31 Ocak 2010 Pazar

ÇİZESİM GELMİŞ...


"Fotoğrafçıda gülümseyin
Birgün mutlaka alırlar selamınızı" yazıyor Üstün DÖKMEN demişti sanıyorum.



Şerafettin...


Lafları ağzınamı tıkılmış,yoksa ağzından kaçırmamalımı?(çizim bir dergidendi sanırım)

29 Ocak 2010 Cuma

KIRIK KALPLER DURAĞI

Aman hava nasıl kasvetli ama önceki günler gibi soğuk değil, İstanbul'daki gibi karda yağmadı yoksa napardık. Allah'ım yaa gülsem mi ağlasam mı kaç gündür televizyonlar sanki ağustos ayında kar yağmış gibi yaygara yapıyorlar(fırsat bulup yazamamıştım içimdekileri kar geçti ama yazayım ben)len ocak ayındayız mevsim kış herhalde kar yağacak.Ne bekliyorsa artık yavrucak.Neyse şimdi uzar bu mevzu keskin bir u dönüşü ile ben kendi konuma döneyim..............Konumuz hırka ve ben:)Hırka benim için çok kullanışlı bir parça özelliklede ince hırkaları çok severim.Geçen yaz bir tişört almıştım büyük geldi yakası oturmadı falan kötü oldu yani.Boş boş otururken yine benim meşhur şimşekler çakmıştı,tişörtü aldığım gibi elime kesmiştim ortasından kenarlarınada kareli biye geçirip spor bir hırka elde etmiştim.Onu yaptığımdan beri aklımdaydı renk renk tişörtler alayımda kendime yapayım böyle hırkalar diye.Yine bu düşüncemi hatırladığım zamanlarda gittim kendime 3 tane tişört aldım.Bir tanesi bu lacivert olan.Bu arada bu tişörtlerin bedenlerini büyük aldım kolları falan bol olsun diye tabi penyelerinide tok olanlardan tercih ettim.Görüldüğü gibi tişörtün ortasını buldum ve kestim kenarlarını çevirmedim.Deri parçalarından kalplerimi kestim kırmızı derinin artanından da kemerimi yaptım.Kemer benim vazgeçilmezim oldu bir kaç senedir kemersiz pardesü giyemiyorum illa kemerim olucak.Bir diğer takıntımda mesela kendime etek dikiyorum yada bir gömlek asla bunları tek başına dikemem eğer etek dikiyorsam muhakkak onun üzerine takımını dikerim yada gömleğin altına eteğini tek tek parçalardan hiç hoşlanmam.Bir pardesü dikiyorsam onun ayakkabısı illa ayrı olacak ona özel.Yani hiç tek başına kıyafet düşünemem.Bu yüzdende bu tişörtümü kafamda tasarladıktan sonra hemen onun altına takım olması için bu kırmızı eteğide diktim renkleri müthiş uyumlu oldu bende mutlu oldum:)etek modeli görünmemiş istenirse tek olarak daha açık şekilde yayınlayabilirim.Tabi ayakkabılarıma değinmeden geçemicem onlar gerçek bir vintage efendim modeldende belli zaten.Eskiden ne kadar kibarmış insanlar ince ayrıntılarında gizli kibarlıkları ve lacivertin ayakkabıdaki müthiş duruşu bu sıralar çok hoşuma gidiyor.Onlarda konsepte uydu kalplendiler tabi.Bu kombinin adıda KIRIK KALPLER DURAĞI OLDU :)görüşenzi dostlarrr esen kalın....



27 Ocak 2010 Çarşamba

PRAATİK BİLGİ



Bunu sanıyorumki Derya Baykaldan duydum fekat unuttum.Sanki birdenbire ben düşünmüşte bulmuşum gibi geldi bana ama sanmıyorum yaa(gerçi neden olmasın bende bulmuş olabilirim)Şimdi söyle izah edeyim.Önceki postumda yayınladığım çapalı pardesünün çapası bu elimde ki.Aplike olarak uyguladığımdan tabi kumaşım atıyordu kenarlardan.Birden şimşekler çaktı yıldızlar parladı kafamda,aldım elime ojeyi kenarlara sürdüm,tabi kuruyunca bu atma probleminden kurtulmuş olacağımdan emindim öylede oldu sizlere fikir olması açısındanda buraya taşıdım.Bir nebzede olsa yardımcı olabildiysem sizlere ne büyük saadett dostlarr...Esen kalın...

26 Ocak 2010 Salı

ÇIRAK-THE APPRENTICE




ArkaKapak: Boston dedektifi Jane Rizzoli, Cerrahın elinden yeni kurtulmuş, kâbuslarının sona erdiğini düşünmeye başlamıştır ki, yeni ortaya çıkan bir seri katilin peşine düşmek zorunda kalır. Ancak bu yeni katilin yöntemlerinin Cerrahınkilere olan benzerliği ürkütücüdür. Davayla ilgili herkesten daha çok şey bilen gizemli bir FBI ajanının ortaya çıkışı Rizzoli'nin işini kolaylaştırmaktan çok daha da zorlaştıracaktır. Uzun yıllardır birlikte çalıştığı ortağının yardımı olmadan tek başına savaşmak zorunda olan dedektif, korkularıyla ve kâbuslarıyla yüzleşip Cerraha ve 'çırağına' meydan okumaya hazırlanmaktadır.

Bugün taze bitti kitabım 3,4 gün süründü elimde.Aslında o kadar sürmezdi sürükleyici bir gerilim.Ama ben korkarım diye geceleri okumadığım için geç bitti.Cinayetli minayetli bişeyy,zaten cinli perili şeylerden korkmam,filmdede öyle,amaaa cinayet dedimmi orada duracaksın acayip tırsarım zaten ödlekimdir.Cinayet olabilecek bir mevzu olduğundan artık senaryo yazda yaz sınırsız yani ayy kafayı yerim.Zaten o yüzden Müge Anlı da sabahları program yapıyo,heralde sabah izleyip etkisinden çabuk kurtulalım diye:P Ay oda ne vahşet program doğrayan,kesen,biçen,yakan neyse konudan uzaklaştım. Kitabı çok beğendim tavsiye ederim .Aslında bu kitap serinin ikinci kitabıymış ilki CERRAH'mış.İkisi bir güzel giderdi ama bilemedimm:( Siz önce Cerrah ı sonra Çırak ı okuyun derimm...

23 Ocak 2010 Cumartesi

KENDİNİ AKLAMA

Günlerdir hiç birşey yazmadım bloğuma hep aman dikişlerim var aman işim var diye kendimi kandırıyorum,hiçte değil sadece tembellik.Ay napıcam ben bu tembellikle sonum hiç iyi değil:)Aslında benim hiç suçum yok hep alt beynimin halt yemesi,tabi.Bir kaç gün önce tv de R.Şanal'ı gördüm daha önce tanımıyordum halada ismini bilmiyorum heryerde R.Şanal yazıyor,niyeyse rahşan diye tahmin etmiştim ama değil sanırım.Neyse bu bey kuantum düşünceyle ilgili kitaplar falan yazmış programdada anlatıyordu.Anlattıkları mantıklı geldi bana karşımıza çıkan olumsuzlukların anahtarı yine bizde bunlardan "olumlama" yaparak kurtulabilirmişiz.Kendisine gelen insanların,yaptıkları çalışmalarla hayatlarını değiştirdiklerini falan söyledi.Hatta kendimize kurmamız gereken cümleleride söyledi ama unuttum kitabınıda almayı düşünüyorum KUANTUM KODLAMA son kitabı.Mesela kendisinin sağ bacağı ağrıyormuş bir zamanlar,ben olsam bunu romatizmaya falan bağlarım (hatta benimde sağ bacağım ağrıyor şimdi teşhisi koydum kireçleme başlangıcı)fakat beyfendi bunu herhangi bir hastalığa bağlamıyor.Bunu başarıdan korkmak olarak tanımlıyor alt beynimizdeki bu tarz koşullamalar vücudumuzda türlü şekillerde cereyan ediyormuş sağ bacak ağrımasıda bunlardan biri kendisi o zamanlar böle bir dönem içindeymiş herhalde.Tamda anlatamadım ama aklımda kalanlar yani bunlar.Buraya neden bağladım işi kendimi temize çıkarmak için tabü.Yani aslında ben tembel değilim,alt beyinn herşeyin sorumlusu ooo.Kendimi akladıktan sonra asıl mevzuya gelebilirim:)
Ben lisedeyken defter tutardım ama öyle saçma arabesk kız defterlerinden değil.Hoşuma giden yazıları yazardım,okuduğum kitaplardan çıkardığım notları buraya yazardım.Bide Yılmaz Erdoğan,Sunay Akın ve Yahya Kemal hastalığım vardı Allahım yazardım yazardım şiirlerini.Ben yazamıyorum ya nasıl kıskanıyorum böyle güzel yazarları,şairleri.O kelime oyunları falan beni benden alıyordu hala da alıyor.Sonraları Fuzulî,Nedim,Baki ... beni benden alır oldu.Ne çok isterdim böyle güzel şeyler söyleyebilmeyi ama yok ne yaparsın Allah vermemiş yani.Buraya kadar okuduysanız size Hayyamdan "Pergel"i armağan ediyorum,okumadıysan yok:P
mmmmmm heh konu defterden açılmıştı işte sabah kalktığımda defteri çekmecemde gördüm bir okuyayım dedim ilk sayfasına Ahmet Savaş'ın kitabından bir alıntıyı yazmışım.Evet hatırlıyorum o zamanlar çok etkilenmiştim şimdi okudum yine etkilendim...Bu kadar laf kalabalığının sebebi bu yazıyı burada paylaşmaktı,paylaşayımda sizde kurtuluuun bende.Görüşenzii...


AŞK VE CİNAYET KOLEKSİYONU

"Beni evcilleştiremeyeceksiniz..
Ben bütün yazdıklarımda Allah'ı ve kadını anlatacağım..
Çok zaman ikisini de yok sayacağım hayatımda ve ne kadar uğraşsalar da bana varlıklarını ispat edemeyecekler.. Varlıklarına ihtiyacım olduğunda ise onların kucaklarına sığınıp huzur bulacağım..
İnsan kokulu acizliğimi Allah'ın kudretli ismine ve kadının şehvetli tenine saklayacağım.
Ömrümün sonuna kadar ikisinin arasında keşmekeşte kalacak ve bu keşmekeşin insanı delilik ile dinginlik arasında dolaştıran hazzını tadacağım..
Saçma kurallardan ördüğünüz demir parmaklıklar ve elinizdeki kırbaçlar hiç bir işe yaramayacak..
Ben bütün yazdıklarımda Allah'ı ve kadını anlatacağım..
Hayatımın her hangi bir anında bazen ikiside apansız terkedecek beni ya da şahdamarımdan daha yakın olacaklar.
Onlar,beni bendendaha iyi tanıyacaklar ve günahlarımda hoyratlaşacak, iyiliklerimde ise ödüllendirecekler beni..
İnsan kalbinin ve aklının kudreti gözlerinin gördüğüne değil görmediğine aşk duymasıdır..
Ben ikisini de görmedin sevdim, inandım ve özledim..
Oysa ki siz Allah'ı haz ile değil korku ile seveceksiniz..
Sırf bu yüzden kadınları aşk ile sevmeyi hiç bir zaman beceremeyeceksiniz..Çünkü Siz Allah'ın karşısındaki hiçliğinizi ve korkunuzu kadınları severken hoyrat bir erkeklik ve güç gösterisine çevirecek, bunun aslında nasıl bir acizlik olduğunu içten içe bileceksiniz..
Yazık ki aşktan bihaber siz köpeksevişmesi taklitçileri, ömrünüz boyunca bir kadının kirpiklerine parmakuçlarınız ile dokunmayı aklınıza bile getirmeden vucudunuzun hep aynı yeri ile dokunacaksınız onlara..
Melek akıl ve aşktı..
Hayvan şehvetti..
İnsan, akıl ve aşk ve şehvetti..
Allah'ın varlığına ve kadının tenine aşkla ulaştığında melek ruhuna büründü insan..
Şirk ile Allah'ın karşısına, şehvet ile de kadının üstüne çıktığında hayvan postuna büründü nefesi..
Melek ile hayvan arasında azapta kaldı ruhlarımız..
Ve siz beni evcilleştiremeyeceksiniz..
Bir yanım melek kanatları takacak, bir yanım hayvan postuna bürünecek..
Hem aşk hem de şehvet ile sevmenin tadını biliyorum çünkü.."

AHMET SAVAŞ

12 Ocak 2010 Salı

DİNLENEBİLİR KİTAP YAPTIM!!!


Sabahattin Ali'nin buuuu ne desem bilmem ki bu hoş,naif ve hazin romanı taze bitti.OKunulası bir kitap,sayesinde bir sürü eski kelimede öğrendim.Aslında hakkında çok şey söylenebilir eğer uzun uzadıya bir değerlendirme yapıp hazırlasaydım buradada paylaşabilirdim sizinle.Ama herkes kendi okusun değerlendirmesinide yapsın değil mi.Güzel kitap okuyun efenim...(ben okumadım taktım kulaklığı ooooohhhh:P)

9 Ocak 2010 Cumartesi

ÇİZİKTİRMELER(Yann Tiersen eşiliğinde)





Benim bide fbı dan şerafettinim vardı aslında yıllar yıllar önce ama onu kaybettim(başım sağolsun)...

5 Ocak 2010 Salı

KAZAK DÜĞMELEME

Bugün Allaha şükür daha iyiyim.En azından yüzümdeki o tuhaf,çirkin kırmızılıklar gitti.Önümde uzun bir dikiş maratonu var kendimede bişeler dikicem kendimi zor tutuyorum herbişeyide fotoğraflıcam inş.Bir kaç saat önce bi kazak yenilemesine imza attım onu paylaşayım ve gideyim.Düz triko kazak alınır ve omzuna değişik şekillerdeki düğmeler ve fiyonklar dikilir.Olay bundan ibarettir efendiiim...






Bunuda Emine Erdoğanın bi kıyafetinden indiragandi yapmıştım tabi onun daha farklıydı ama ilham babında...

4 Ocak 2010 Pazartesi

PORTRELER

Yine Harran bu kez oradan portreler paylaşıyorum.Daha önce oralara gitmeyen insanlar için gerçekten güzel bir tecrübe.İnsanlar dahamı samimi ne?kibirsiz ama çokça alışkın şaşkın gözlere.Hele çocuklar...Aslında çocuk değil küçük adamlar ve kadınlar.İlk önce Mustafayla tanıştık bize rehberlik etti bütün saflığıyla,bilgeliğiyle vede kocaman güzel gözleriyle.Sonra Halil ve saz arkadaşları takıldılar peşimize dağ bayır dolaştılar bizle.En sonundada güzel bir konser verdiler bize:)(güldüğüme bakmayın gerçekten hepsi sırayla şarkı söylediler)



Üzerlik(evlere bereket getirsin die asılan süs)satan kız.Ama bendeki adı Ünzile,bu fotoya baktığımda sadece Sezen Aksunun Ünzile şarkısı geliyor aklıma.Belki haksızlık ediyorum belki Ünzile den çok farklıdır yada farklı olacaktır hayatı,ama geliyor tutamıyorum işte aklımı.Ve diğer yüzler...









Yüzler herkese ayrı şeyler antabilirler herhalde bu kabiliyetleri vardır.Herkes ne görüyorsa onu anlasın.Görünenler ya mutlu etsin bizi yada üzsün.Üzülmek çok ta kötü değil arkasından mutluluk gelecekse eğer.Bütün üzüntülerimiz peşlerinden mutluluğuda sürüklesinler...

BOYNUM KILDAN İNCE

Grip sonunda benide şefkatli kolları arasına aldı.Kırmızı bir burunla geziyorum ortalıkta potansiyel mikrop olarak.Bunun üzerine moral bozukluğu ve hayal kırıklığı...Gel SİHİR gidelim burdan...



Bu bibloyu bana lisedeyken arkadaşım doğum günümde almıştı.Normal şartlarda biblolardan hiç hoşlanmam ama bu bir başkaydı çünkü sanki bendim o.Onunki gibi spor ayakkabılarım vardı,yeşil süveterim,pantolonum,tuvali ve paletiyle tıpkı bendi(o zamanlar resim benim için tam bir tutkuydu)Malesef katilini daha bulamadım seramik sihirin...

2 Ocak 2010 Cumartesi

VINTAGE BROŞUM

Bu modaya bende uydum kahverengi fistoyu fiyonk yaptım ve çizme şeklindeki metal objeyi ekledim.Vintageliği nerede bunun peki? foto düzenlemesinde.Çok hoşuma gitti bu fotoğraf...

SİHİR 'in OBJEKTİFİNDEN

Bu sefer yaptığım değil çektiğim güzellikleri paylaşıcam sizlerle.Fotoğrafçılık adına asla ve asla bir iddiam yok.Benim sevdiğim kısmı objektifime takılıpta çektiğim karelerle bilgisayar ortamında oynamak.2008 yılı kurban bayramında bir Şanlıurfa ziyaretim oldu,çünkü nişanlımın ailesi orada yaşıyor.Öyle bir vesile olmasaydı göremezdim herhalde bu şehri.Çünkü pek seyahat fırsatım olmuyor değişik şehirlere keşke olsa ama...Urfa gidip görmeyenlerin kafasında oluşturduğu imajdan uzak bir şehir özellikle manevi ve mistik havasıyla insanı etkiliyor.Bu tarz yerler görmek isteyenlerin listesinde bulunmalı bence Urfa.Benim sizlerle paylaşacağım fotoğraflar Urfanın ilçesi Harran'dan,burası görüntü açısından işte bizim televizyonda izlediğimiz aklımıza kazınan"Türkiyenin doğusu"görüntüsünde.Fotolara geçelim artık...



Meşhur Harran evleri.Şuan da ev olarak kullanılmıyorlar tabi...



İlk üniversite...



Birkaç fotoğraf daha var ama onları portreler başlığı altında yayınlasam daha iyi olur sanırım,şimdilik bu kadar.Umarım zevkle izleyeceğiniz kareler paylaşabilmişimdir...
Related Posts with Thumbnails