25 Şubat 2010 Perşembe

AYAKKABILAR TAŞLANDI



Eveet fotodan da anlaşılacağı üzre yine sade sade duran ayakkabılara el attım.Malzemelerim ütüyle yapışan küçük taşlar ve ince uçlu cımbız gibi bişeydi (dikiş makinamın bir parçası)o olmasa çok zorlanırdım herhalde.Bu taşlar belli şekillerde satılıyor zaten ama ben bu şekliyle kullanmadığım için tek tek dizerek yaptım.Ayakkabılarım süet olduğundada kolayca yapıştı taşlar.Önce topuklarını bu taşlarla bezeyecektim ki zaten bir sırada geçtim topuklardan görünüyor fotoda.Sonra vazgeçtim bu sıralar kalp figürüne acayip takmış durumdayım dedimm neden olmasınn.Hemen arkaya motifi çizdim sıra geldi tek tek işlemeye.2 günümü aldı diyebilirim çünkü sürekli onun başında oturmak büyük ızdırap olurdu benim için onun için ara vere vere yaptım.Ve çıkan sonuçtan çokkk memnun kaldım resmen bayıldım bunlara,bir süre karşıma alıp seyrettim tatlı ayakkabılarımı.Sonra dibine vurdum bu şımarıklığın boy boy fotolarını çektim :P Bİr kısmını sizinle paylaşayım şimdi...





BUGÜN HAVA GÜNEŞLİ



Karadeniz oluyor bu görünen,bunlarda kumlarımızz bizde güneşleniyoruz...

24 Şubat 2010 Çarşamba

DERİ DETAYLAR



Kardeşimin trençi buda yine tabiki hazır değil:)Artık yakınlarımız alıştı zaten "aa ne güzel üstündeki nerden aldın" demiyorlar "aa ne güzel dikmişsin (yada kötü)"diyorlar:)Kardeşimde bende dışarıda içimize sinen şeyler bulamıyoruz,bulduysakta modelini hemen indiragandi yapıp kendimize uyguluyoruz.Bunuda kardeşim dikti kendine ancak sade halini beğenmedi bir süre de giymedi.İnce detaylardan hoşlanır kendisi.Bende bu konuda yardımcı oldum ona.Dikişte önemli unsurların başında tabiki kumaş seçimi,dikiş kalitesi,model uygunluğu v.s gelir düğmelerde bu detaylardandır bence bir düğme çok şeyi değiştiriyor bir kıyafette.Bunu düşünerek bende bu trençte deri kullanalım dedim ve düğmelerini deriden bastırdık arkada bel kısmınada irili ufaklı yuvvarlak biçimde kestiğimiz derileri yerleştirdik bizce hoş birşey çıktı ortaya.En azından ziyan olmadı giyiliyor,o kadar çok kıyafet orası şöyle,burası böyle diye dolapta giyilmeyi bekliyorki hepsine sırayla el atmalı...aaa birde yakadaki koca çiçek :)oda kardeşim tarafından yapıldı:)haydi baş baş ben kaçarr...

22 Şubat 2010 Pazartesi

GÜZEL PARÇA


müzik - atiye - teoman - kal | izlesene.com


Son zamanlarda bayıldığım klip ve şarkı ikilisi.Söyleyen ikilide hoş olmuş.Atiye ye ilk çıktığı zamanlarda burun kıvırmıştım amaa bence son zamanlarda yaptıklarıyla türevlerine fark attı.Hem müziğiyle hemde giyim kuşam ve hareketleriyle.Belli ki bölüne bölüne çoğalan "şarkıcı"lardan farklı yani ben böyle düşünüyorum.Özellikle bu şarkıyla bana bunu düşündürüyor.Teoman zaten bence bişey demeye gerek yok onunda "Mavi kuş ile küçük kız" şarkısı hoştur.Ben böyle şarkılarda efkarlanmayı severim illede Müslüm babayla efkarlanılmaz ki he Müslüm baba demişken onunn "Aşk tesadüfleri sever"albümünü muhakkak dinleyin 2006 da çıkarmış olduğu bir albüm dinlenilesi bişiy.Neyse evet ben böyle şarkılarda efkarlanırım demiştim bunun gibi parçalara örnek verecek olursam Second-PS (mükemmel bişiy)Gripin-Sensiz İstanbula düşmanım Emre Aydına takmıştım bir aralarda gülümse diye bir şarkısı var ama sonra Emre Aydınla yolları ayırdım niye derseniz sitelere bi fotosu düşmüştü sevgilisiyle elele tutuşmuşlar havaya kaldırmışlar ellerini öyle fotoğrafını çekmişler ıyk dedim yani Emre sana hiç yakışmıyor...Manganında son albüm vay vay vayy yani.Tabi liste böyle uzar gider Bülent Ortaçgilide söylemezsem olmazz muazzamdır kendileri.Sözlerime bu güzel parçanın benimkilerden daha güzel Sözleriyle son vermeyi uygun buluyorum dostlar...

tut elimi
duy sesimi
belki zor olacak
içini yakacak düşsen bile
kalk yeniden bana sarılarak göster sevdiğini
kalllllllllllllll

21 Şubat 2010 Pazar

BAB-I ESRAR


Arka Kapak:Ahmet Ümit'ın son romanı, Bab-ı Esrar...Yaşamı, aşkı ve inancı yeniden düşünmek için... Yedi yüz yıldır çözülemeyen sır; Şems-i Tebrizi cinayeti... Yedi yüz yıldır süren bir sevda; Şems-i Tebrizi ile Mevlânâ Bab-ı Esrar sadece bir gerilim romanı değil, aynı zamanda bir sırlar kitabı.

Fantastik öğeleri kullanarak çok katmanlı bir dil yaratan Ahmet Ümit bu yapıtında Mevlevilik temelinde din ve inanç üzerine ilginç sorular soruyor. Din ile aşk arasında, inanç ile sevda arasındaki ilişkiyi bambaşka bir açıdan gözlerimizin önüne seriyor. Dünyayı, yaşamı, inancı ve aşkı, yeniden düşünmemiz, yeniden araştırmamız, yeniden okumamız için...

Kitabı okuyalı uzun süre oluyor aslında ama,sırası geldikçe bende etki yaratan kitapları önceden okumuş olsamda paylaşmak istiyorum burada.Bu kitabın ilk önce isminden hoşlanmıştım böyle arapça kelime tamlamaları çok hoşuma gider çünkü az buçuk yabancı olmadığımdan bu dile sevdim işte ismini.Mevlana ve Şemsin hayatına dair şeyler buldukçada daha çok beğendim.Şemsin yaşadığı zamanlara,bulunduğumuz zamandan Kimya(bayan kahraman)yla bir köprü kurarak götürmesi beni etkiledi.Bunun yanında edindiğim bilgilerde cabası.Ayrıca bu kitabı okuduktan sonra Kimya nın başına gelenlere benzer bir olayın bir tanıdığın başındanda geçtiğini tesadüfen öğrendim (bu olaydaki kahraman Şems değil tabii)ve vayyyy bee dedim,öyle ya olmayacak işler değil
hikmetinden sual olunmaz...Elif Şafağın Aşk ı ve bu kitap sayesinde Şemsi tanıdım ve sevdim.Öncedende tanıyordum tabi ama ben amanda elime şöyle araştırmalık bir kitap alayımda şunu şunu okuyayım tarzında bir insan olmadığımdan bu tarz kitaplar benim için iyi oluyor hem okuma isteği oluşturuyor bir yandanda öğretiyor.Kısacası tavsiye edilir dostlar...

16 Şubat 2010 Salı

AYAKBAKILARIM (bilerek böyle yazdım,hahaa salağa bak olaylarına girmeyelim ;)


(Niyeyse fotoğrafıda böyle manasızca süsledim)

Mecburen aldığım ayakkabım buda yalan yok hiç sevmemiştim alırkende ayağım zaten büyük bunlarda sanki 45 giyiyormuşum gibi gösteriyor ayağımı ama şu parlak olmayan gri yerleri aynı çantamın rengide diye ve başkada bulamadığımdan almıştım.Giydim,giymedim değil ama işte öyle böyle.Bu sene hiç ayağıma takmadığımı farkedince dedim bunlar gidici bari hayata döndüreyim.daha bitmediler şimdilik ilk hallerini yaınlıyorum bittikten sonra son hallerinide yayınlayacağım inş.O zaman tam olarak nasıl yaptığımıda anlatırım.Şimdi kafamda soru işaretleri var belki desenide değiştirebilirim kararsızım yani.Ben bunun gibi işlerle ilgilenirken sizde mutlu,umutlu,huzurlu kalın.Sevin,sevilin hepimiz sevgi pıtırcığı olalım(vay anasını sayın seyirciler)esen kalııın...

11 Şubat 2010 Perşembe

ÇİZİKTİRMELER

Bir zamanlar sadece resimle ilgili hayallerim vardı sergilerimi açardım hayalimde kocaman kocaman tablolar yapardım.Bakıyordum,etrafımda benden başka önemseyen yok bu sanatı hatta yapılan şeyin o kadarda önemsencek bir yanı yoktu zaten onlar için.Aileler,öğretmenler için hep en önemli ders matematik...Bu kadar küt bir bakış açısı olabilir mi?Kimbilir kaç çocuk kaç yetenek bu bakış açısının kurbanı oldu.Ben eğitim anlamında bu konuda ilerleyemedim ama hiç peşini bırakmadım,resmin üzerine başkalarını ekledim hat,tezhip gibi hatta bunlar resminde önüne geçti son 7-8 yıldır.Kendi çapımda da ilerledim çokta seviyorum eğer sabırlı bir insansanız ve ilginizde varsa bu sanatlara, hiç beklemeden öğrenmeye başlayın derim.Müthiş keyif verici ve rahatlatıcı,ayrıca tablo bittikten sonra ortaya çıkan eser enfes güzellikte oluyor.Herkes hayallerine ulaşır inş. hayatında tabiki en önemlisi kişi için hayırlı olması bunların hayırsız hayalden hayır gelmez:)



Bir zamanlarda karikatüre merak salmıştım (ne maymun iştahlıyım bende yavv)Hasan Kaçan'ın çiziktirmesi bu.



Bunuda çok sevmiştim gördüğümde...

Haydi ben kaçar görüşenzi dostlar.Esen kalınn...

9 Şubat 2010 Salı

PHOTO by SİHİR

7 Şubat 2010 Pazar

GÜNEŞİ GÖRDÜM




Dün GÜNEŞİ GÖRDÜM'ü izledim evet geç kaldım ama olsun sonunda izlemiş bulunmaktayım.Mükemmel bir film hala izlemeyenler varsa hiç tereddütsüz mutlaka izleyin derim.Yaa Mahsun K. neden içinde böyle bir cevher varken "sar sarı" falan gibi şeylerle karşımıza çıkmış ki?Senaryo oyunculuk on numero.Filmdeki herkesin oyunculuğu güzeldi özellikle şiveleri(yakınen biliyorum) bence kusursuzdu.İçinde tek konu barındırmıyor film.İşlediği tüm konularında izleyenlerin yüreğine işlediği kesin.Çok uzun şeyler yazılabilir ancak yazarak anlatamayacağım sanıyorum duygularımı.Doğu insanına bu filmin gözünden bakmak sarsıyor insanı.Aslında "doğu insanı" diye şuanda bir ayrım yaptığımı farkettim bende malesef bize hep böyle empoze edildi."x (hangi bölge olursa) insanı" ve "doğu insanı" kalıplarını aynı anlamlarda kullanmıyoruz sanki bunu kullanırken ya acıma yada kızgınlık beliriyor kimilerinin içlerinde.Bu acıma duygusunu oradaki insanlara yapılan hakaret olarak görüyorum ben,imkansızlıklarına acıyabiliriz (sadece acırız)ancak yaşam şekillerine acımak incitici olmalı,kimse bu tarz bir bakış açısıyla karşı karşıya kalmak istemez herhalde.Kızgınlığıysa bütün bölge halkına mal etmek kadar yanlış bir davranış yoktur herhalde (insanlar hep böyle yapar zaten kuru yaş meselesi).Öfkemizi her zaman her yerde hakedenlere göstermeyi öğreniriz inş. birgün...
Related Posts with Thumbnails